düşünüyorum demekki malım
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


düşünüyorum demekki malım
 
AnasayfaGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Klasikleri Niçin Okunmalı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 358
Points : 908
Kayıt tarihi : 03/08/09

Klasikleri Niçin Okunmalı Empty
MesajKonu: Klasikleri Niçin Okunmalı   Klasikleri Niçin Okunmalı I_icon_minitimePtsi Ağus. 03, 2009 8:48 pm

Klasiklerle ve edebiyatın her türüyle kurulacak ilişki bilgi ve iletişim
amaçlı değil, okuyucu/ izleyici/ dinleyici olarak sanatın/ edebiyatın
hazzını almak içindir. İçimizi ferah tutabiliriz
Klasikler konusu ara ara gündemi meşgul eder. Yazarlardan, sanatçılardan,
kültür alanının etkili isimlerinden, kimi zaman popüler simalardan
görüşler alınır, klasikler listeleri düzenlenir, alevi çabuk sönen
tartışmalar açılır. Bazı isimler üzerinde fikir birliğine varılır,
bazı isimlere şüpheyle yaklaşılır. Hele ki söz konusu olan Türk
edebiyatı ya da sanatı ise tartışmanın hararetlenmesi kaçınılmazdır.
Çünkü, kimin ve neyin klasik sayılması gerektiği sorusu cevaplayanın
sanat/ edebiyat anlayışını ortaya koymasıyla hem çok kapsamlı hem de
üzerinde fikir birliğine varılması güç bir sorudur. Düşünün, Mehmet
Akif’i şiirimizin temel direği sayan kaç kişinin aklına Nâzım’ın
adını anmak gelir? Ya da tam tersi.
Her ne kadar isimler üzerinde fikir birliği sağlanmasa bile, klasiklerin
okunması gerektiğinde hemen herkes birleşecektir. Dokunulmazlığı,
yüceliği vardır klasiklerin; ‘masumane’ ama kesin kabüllerle
sızmışlardır hayatımıza. Klasikleri okumak, hayatında bir tek kitap bile
karıştırmayanların dahi ‘iyi’liğini reddetmediği bir insani
etkinliktir.
Italo Calvino’nun İtalya’da ilk basımı 1991 yılında yapılan aynı
adlı kitabındaki Klasikleri Niçin Okumalı? makalesi bu konuda hayli zihin
açıcı. Türkçedeki basımı nedeniyle bu kadim mesele üzerinde bizi de bir
kez daha düşünmeye sevk eden derleme, kitaba başlığını veren metnin
yanı sıra, büyük bölümü 1970-1980 yılları arasında yazılmış olan
(yalnızca dört metin 1950’li; iki metin 1960’lı yıllara ait) otuz beş
yazı yer alıyor. Calvino bu yazılarında kendisi için önemli olan yazarlar
hakkındaki görüşlerini toparlamış.
Klasikler hep klasik mi olacaklar?
Her ne kadar çubuğu edebiyat lehine bükmeye çalışmışsa da,
Calvino’nun bu makalesinde ‘neden okumalı’ sorusuna maddeler halinde
verdiği yanıtlar ilk Türkçeleştirildiği günlerde büyük ilgi görmüş,
internet sitelerinde sıklıkla kullanılmış, klasiklere duyulan inanç bir
kez daha tazelenmişti. Roman zevki büyük ölçüde klasikler üzerinden
gelişmiş bir okuyucu olarak, sürekli doğrulanan bir gerçekliğe hiç
değilse bir miktar kuşkucu yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. En
azından şu soruya dürüstçe yanıt vermek gerekiyor; klasik romanları,
mesela 19. yüzyılın ‘büyük’ romanlarını hâlâ edebiyat tadı
aldığımızdan mı yoksa Batı kültüründe klasik olarak damgalandıkları
için mi seviyoruz? Balzac’ı, Dostovyevski’yi, Tolstoy’u, Joyce’u,
Proust’u, ya da ‘büyük’lerden herhangi birini beğenmediğimizi, usta
bir eleştirmenden alıntı yapmadan yüksek sesle beyan etme cesaretine
kaçımız sahibiz? Kaçımız Proust okumaktan sıkıldığını, Ulysses’i
eline almadığını, Ivonhoe’yu çocukça bulduğunu, Don Quişot’u,
Gulliver’in Gezileri’ni ya da Robinson Crueso’yu tam metninden hiç
okumadığını, klasiklerin çoğunu sinema uyarlamalarıyla tanıdığını
itiraf edebilir? Calvino’nun makalesindeki ilk madde işte bu okumuş olma
mecburiyetini özetler; “Klasikler, haklarında asla ‘okuyorum’ sözünü
değil, genellikle ‘yeniden okuyorum’ sözünü işittiğimiz
kitaplardır.”
Nedir bizi mecbur eden? Herhalde edebiyatın yaptırım gücünden söz
etmeyeceğiz. Mecburiyeti yaratan, bu yapıtlara gücünü ve kutsallığını
veren yalnızca onların içine kodlanmış edebi değerleri değildir. Kültür
bir kurumlaşma girişimidir. Bu kültürün içerdiği ‘klasik’
yargısını da, düşünsel etkinliklerin ve sanatsal yaratının yüksek
değerini de bu kurum belirler. Değeri biçen okuyucuların ortak
yargılarından ziyade kültür ve sanatla uğraşan elitlerdir. Seçmeci ve
tekelci eğilimiyle Batı kültürünün temel özelliği “bazı ürünleri
kuvvetli bir ışıkla aydınlatmak, geri kalan her şeyi karanlıkta
bıraktığına aldırmadan, ışığı bunlar yararına tekelleştirmektir.”
Kaynağını bu ayrıcalıklı ürünlerden almayan bütün yaratma istek ve
hevesleri sessizlikle kuşatılarak söndürülür. Nobel Edebiyat Ödülü
listesi de kanıtlıyor ki, bir zamanlar ödüllendirilmiş, klasikler katında
dolaştırılmış ürünlerinin büyük bir kısmının adları şimdilerde
unutulanlar hanesinde dolaşıyor. Edebiyat tarihinin karanlıkta kalmış pek
çok yazar ve romanının günışığına çıkmasını ise kültürel
kurumların koyduğu normlara isyankâr muhalif hareketlere borçluyuz.
Bir ekleme daha yapmak, bugün klasik saydığımız isimlerin, onların
büyük eserlerinin bir avuç insandan başkasının ilgisini çekmediğini,
yani toplumun büyük bir kesimi için klasiklik niteliği taşımadığını
kabul etmek gerekir. Ne eleştirmenler ne dergiler ne yayınevleri ne de
aileler; daha güçlü bir kurum belirliyor normları. Yerlisiyle yabancısıyla
bir çok yazarın kalıcılığını milli eğitim müfredatında yer almaları
sağlıyor.
Çevirilerin kötü ve kısaltılmış halleriyle, Türkçe metinlerin
günümüze göre sadeleştirilmiş dilleriyle orijinalliğini yitirdiği
müfredat baskılarından okunan klasiklerin kalıcılığına
şükredemeyeceğimiz gibi, gençlerin edebiyat tarihinin büyük yapıtlarını
okumamasından da şikayetlenemeyiz. Edebiyat eserinin değerini hikâyesine
indiren, kolay ve hafif okumaları meşrulaştıran bir edebiyat algısı daha
çocuk yaşlarda yerleşiyor zihinlere. Üstelik özeti okunmuş romanlar,
ileriki yıllarda bir daha ele bile alınmıyor. Öyleyse bırakalım çocuklar
kendi yaşlarına uygun kitaplar okusunlar. Başkalarının belirlediği
klasikler yerine, okuyacak düzeye geldiklerinde kendi klasikleriyle
tanışsınlar.
Tadına varmak için
Burada kullanılan anlamıyla ‘klasik’ terimi, Calvino’nun da belirttiği
gibi, eski-yeni, üslup, yetki ayrımı yapmaz. Her dönemin, her sanat/
edebiyat akımının, sanatın/ edebiyatın her türünün, her ülkenin ve
nihayet her okuyucunun kendine özgü klasikleri olacaktır.
“Bu nedenle çocukları ve çok genç insanları asla belli bir eseri okumaya
fazla heveslendirmemeli ve teşvik etmemeliyiz; bu yolla genç bir insan, en
güzel eserlerden, hatta gerçek okumadan bile bütün yaşamı boyunca
soğutulabilir. Herkes bir yazının, bir şarkının, bir anlatının, bir
incelemenin hoşuna giden noktasına bağlanmalı, ve buradan yola çıkarak
benzerlerini aramalıdır. Okuyucunun dünya edebiyatıyla canlı bir
ilişkisinde her şeyden önce önemli olan, kendini ve bununla beraber
kendisini özellikle etkileyen eserleri tanıması ve herhangi bir şema veya
öğrenim programı izlememesidir! Okuyucu sevgi yolunu izlemelidir, görev
yolunu değil. Herkes okumaya, tanımaya ve sevmeye, kendisi için doğal olan
noktada başlamalıdır.”
Klasiklerle, aslında sanat ve edebiyatın her türüyle kurulacak ilişki
bilgi ve iletişim amaçlı değil, okuyucu/ izleyici/ dinleyici olarak
sanatın/ edebiyatın hazzını almak içindir. İçimizi ferah tutabiliriz.
Osmanlı romanından Cumhuriyet dönemine, Dünya edebiyatının ilk kurmaca
metinlerden çağdaş romancılara kadar genişleyen klasik listelerindeki
kitapların tümünü okumaya zaman yetmez. Dilediğiniz bir yazardan, ilginizi
çeken bir romandan başlayabilirsiniz. Edebiyatla tanışmanın, okumaktan haz
alır hale gelmenin olası bir tek şeması, sihirli okuma formülleri yoktur.
Okuyucunun dünya edebiyatıyla, klasik metinlerle canlı bir ilişkisinde her
şeyden önce önemli olan, kendini ve bununla beraber kendisini özellikle
etkileyen eserleri tanımasıdır.
Bu bitimsiz serüvene görev duygusuyla çıkmıyoruz. Kimilerinin başyapıt
saydığı edebiyat şahaserlerini sevmek, onları şimdiye kadar okumamış
olmanın utancıyla okumak zorunda da değiliz. Tersine, okumaya, tanımaya ve
sevmeye, herkes kendisi için en uygun yazardan başlamalı, herkes bir
yazının, bir şarkının, bir anlatının, bir incelemenin hoşuna giden
noktasına bağlanmalı ve buradan yola çıkarak benzerlerini aramalıdır.
Herkesin klasikleri neden okuduğuna dair bir fikri, sevdiği ya da sevmedikleri olabilir. Ancak hiç kimsenin herkes için geçerli hazır bir okuma listesi ve reçetesi olamaz. Listeyi tamamlayacak, reçeteyi yzacak olan okuyucunun kendisidir. Öyle ki, kimi okuyucu aradığının dilsel güzellik,metaforlarla, imgelerle zenginleştilmiş metinler olduğunu fark edecek, bu türden eserler veren yazarlarla dolduracaktır listesini. Kimileri seçimini hikâyeye öncelik veren yazarlardan yana kullanacak, kimileri ise felsefi çıkarımlar arayacaktır romanlarda. Klasikleri neden okumak gerektiğini başkalarının cümlelerinden değil kendi edebiyat beğenisinden
çıkaracaktır.
Aslında Klasikleri Niçin Okumalı? sorusundan önce ‘neden kitap
okumalı’ sorusunu öne almamız gerekirdi; yüksek öğrenim görmenin bir
iş sahibi olmaya indirgendiği, bilginin, kuramın, estetik tartışmaların
nasıl ve nereden geldiği meçhul bir kanaate feda edildiği, kitapların
silahlarla birlikte suç delilleri olarak sergilendiği, mafyatik dizilerin
izlenme rekorları kırdığı günümüzde bu soruya vereceğimiz yanıtların
ikna gücü oldukça şüphelidir.

A.ÖMER TÜRKEŞ

Klasikleri Niçin Okumalı?
.

1. Klasikler, insanların, hiçbir zaman "Okuyorum" demedikleri, genellikle "Yeniden okuyorum" dedikleri kitaplardır.
2. Klasikler, öyle kitaplardır ki, onları okumuş ve sevmiş olanlar için alabildiğine değerli bir deneyim oluştururlar; ama, en çok tadını çıkaracakları duruma geldiklerinde okuma fırsatını saklı tutanlar için de aynı ölçüde zengin bir deneyim olarak beklerler.
3. Klasikler, hem imgelemimize unutulmaz bir biçimde yerleşerek, hem de belleğimizin kıvrımları arasına bireysel ya da ortaklaşa bilinçdışı kılığında gizlenerek, belirli bir etki yaratan kitaplardır.
4. Klasik, ilk okumada verdiği keşif duygusunu her yeniden okumada veren kitaptır.
5. Klasik, ilk kez okuduğumuz zaman bile, daha önce okuduğumuz bir şeyi yeniden okuduğumuz duygusunu veren kitaptır.
6. Klasik, okurlarına söyleyeceklerinin tümünü hiçbir zaman tüketmemiş olan kitaptır.
7. Klasikler, bize, bizden önceki okumaların izlerini taşıyarak ve içinden geçtikleri kültür ya da kültürlerde (ya da yalnızca diller ve alışkılarda) bıraktıkları izleri arkalarından sürükleyerek gelen kitaplardır.
8. Klasik, çevresinde durmadan eleştirel söylemden oluşan bir toz bulutuna yol açan, ama her seferinde bu toz taneciklerini silkip atan yapıttır.
9. Klasikler, ne denli kulaktan dolma bilgilerle bildiğimizi sanırsak, gerçekten okuduğumuzda o denli özgün, umulmadık ve yeniliklerle dolu bulduğumuz kitaplardır.
10. Klasik, giderek tüm evrenle eşdeğer bir niteliğe, eski çağların tılsımlarıyla aynı düzeye erişen bir kitaba verilen addır.
11. 'Sizin' klasik yazarınız, kayıtsız kalamadığınız ve onunla ilişkiniz, dahası ona karşı çıkışınız içersinde kendinizi tanımlamanıza yardımcı olan yazardır.
12. Klasik, öteki klasiklerden önce gelen yapıttır; ama daha önce başka klasikleri okumuş olanlar, onun klasik yapıtların soyağacındaki yerini hemen anlarlar.
13. Klasik, günümüzün sorunlarını, klasiklerin de onsuz edemediği bir artalan gürültüsüne indirgeyen yapıttır.
14. Klasik, kendisiyle hiç uyuşmayan bir şimdi hüküm sürerken bile, bir artalan gürültüsü olarak sürüp giden bir yapıttır.
Italo Calvino'nun bu yazısı, ilk kez 28 Haziran 1981'de, Roma'da yayımlanan L'Espresso gazetesinde çıkmıştır. Celâl Üster'in çevirdiği bu yazıyı kısaltarak yayınlanmıştır.
Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını okursunuz, sonra onu 'öğrencisi' Franz Kafka'yla birlikte okursunuz, hatta Dostoyevski için 'en çok etkilendiğim' yazarlardan diyen Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ının Türk işi bir Suç ve Ceza olabileceğini bile düşünürsünüz. Dostoyevski, insanlığın en karanlık yanını anlatırken, edebiyata yeraltının seslerini de ekler. Kafka, açıkça hamamböceklerinin yaşadığı yeraltı dünyasından dem vurur; Atay ise iki yazardan da aldığı derslerle yeryüzünün şenlikli sofrasından mahrum kalmışları anlatır. Calvino da zaten Turgenyev'in Babalar ve Oğullar'ının yanına Dostoyevski'nin Ecinniler'ini eklemekten bahseder; ona göre, klasik kitap her okunduğunda üzerine eklenti yapabildiğiniz şeydir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bbc2.yetkinforum.com
 
Klasikleri Niçin Okunmalı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Japonlar niçin o garip yazılarını kullanırlar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
düşünüyorum demekki malım :: Edebiyat :: YENİ ,DÜNYA VE HALK EDEBİYATI-
Buraya geçin: